TARİKAT MUTLAKA GEREKLİMİDİR-2
Canibim.Com

TARİKAT MUTLAKA GEREKLİMİDİR-2 - Canibim.Com

SORU: Tasavvufun modernizasyondan etkilenmesi ne derecededir?  

CEVAP: Tasavvufta modernizasyon diye bir şey olmaz... Tasavvufun kendisi ter ü tâzedir, bayatlamamıştır, bozuk değildir ki, modernizasyonu olsun. 

Yalnız, biz daha ziyâde Nakşî, Kadirî, Çeştî, Sühreverdî, Kübrevî Tarikatları yoluyla gelmiş bir an'aneye bağlıyız. Bizim yolumuzda, Kur'an-ı Kerim'e ve sünnet-i seniyyeye bağlılık çok önemlidir. Biz tasavvuf içinde sünnet-i seniyyeye bağlılığı etkili hale getirmeye çalışıyoruz. Bid'atlere karşı, sünnet-i seniyye'ye gelmeye yönelik çalışmalara önem veriyoruz. 

Bazıları da bizi bu yönden suçluyor. Meselâ, Hürriyet Gazetesi'nin çıkardığı tarikatlar ve tasavvufla ilgili küçük bir kitap var; herhalde Yaşar Nûrî Öztürk yazmış. Orda Bektâşîliği medhediyor: "Güzeldir, kadın erkek bir aradadır. İçki hususunda ve sâirede de müsamahası vardır... Mevlevîlik güzeldir, mûsikîye müsaade etmiştir. Dönüyorlar, bir çeşit dans yapıyorlar. Raks vs. câiz gibi oluyor. Ney var, çalgı var..." filân diye. Ama bizim filân biraz çatmış: "Bunlar yobazdır, gericidir. İnkılaplara karşı çıkan falan şahıs, filânca şahıs bunlardandır." gibi sözler söyler söylüyor. 

Onların da bir çeşit şahitliğidir bu sözleri ki, biz sünnet-i seniyyeye uygun hareket etmek istiyoruz. Yapmak istediğimiz budur. Yoksa, İslâm'dan gayri bir tesiri tasavvufun içine getirmekten, modernizasyon veya reform adı altında böyle bir şey yapmaktan Allah'a sığınırız. Biz Rasûlüllah (SAS)'in hayatının ana esaslarına göre yaşamayı istiyoruz, onu uygun görüyoruz. Kur'an'a göre yaşamayı uygun görüyoruz.

SORU: Tasavvufta Yunan ve Hint etkisi hakkında ne dersiniz? 

CEVAP: Felsefî tasavvufta, işin sözünün edilmesinde, kitaplarda yazılmasında bunlardan bahsediliyor. Olabilir. Hindistan'daki bazı tarikatler, Türkistan'daki bazı tarikatlar şamanizmden, brahmanizmden, budizmden etkilenmiş olabilirler. Başka yerlerdeki bazı tarikatlar hristiyanlardan filân bazı etkiler almış olabilirler, mümkündür. Ama bunlar mevziîdir, münferit olaylar tarzındadır. 

Almışsa bile mahzuru olmayan şeyleri almıştır. Çünkü o da tepeden tırnağa batıl değildir. Belki hristiyanlığın aslî tarafındandır, veya yahudiliğin aslî tarafındandır. İnsanlara şefkattir veya nefsi terbiye etmek için bir metoddur. Metod kullanılabilir. İlim Çin'de bile olsa alınacağı için, nefsin terbiyesi için bir metod belki kullanılmış olabilir. Bizde yoktur. Bizim yürüdüğümüz yolda, biz hadis-i şerife uygun, Kur'an-ı Kerim'e uygun olan şeyi yapmağa, onun dışındaki şeyleri yapmamağa ve böyle bir etki varsa onu ayıklamağa çalışıyoruz. 

Bu Hint etkisi meselâ Kalenderîlik'te vardır. Kalenderîler dört şeyi kesiyor: Saçı kesiyor, cascavlak kalıyor... Kaşı kesiyor, bıyığı kesiyor, sakalı kesiyor. "İşte bu Kalenderîler Hindistan'dan etkilenmiş, ordan gelmiş." diyorlar. Olabilir. Peygamber Efendimiz'in böyle bir şey yapması yok... O halde bir etkilenme olabilir. 

Alevî-Bektâşî gruplarının içinde tırnak uzatmak, saçı, bıyığı uzatmak görülüyor. Adetâ bir tasavvufî bir şey verilmiş ona..(Bıyık ucunun kesilmemesi Hz.Ali ra. efendimizin sünnetidir şöyle Hz.Peygamberimiz Hz.Ali efendimize önceden tembihatta bulundu beni sen gasil edeceksin kimse girmesin gasilde göz çukuru ve göbek çukurunda biriken suyuda iç demişti.Hz.Ali ra. efendimiz bunruğunu yerine getirdiğin de diyor ki miraçda Allah resulünün bana verdiği ilmin geri kalanını bu gasilde onun mübarek teninden içtiğim su ile geri kalan ilmiledün bilgiler bende hasıl oldu.Benim bıyıklarım Allah Resülünün o mübarek tenine değdiğinden birdaha o bıyıkları kesmedim diyor). Bu sünneti de dervişler zaman zaman yaparlar tabi temiz olmak şartı ile... 
 

SORU: İslâm tasavvufunda yeniden doğuş, reenkarnasyon düşüncesine yer var mıdır? 

CEVAP: Yoktur. Bu Hindistan'dan gelmedir. İslâm'a aykırıdır. İnanan kâfir olur, İslâmî inanç bakımından... Çünkü, her insanın şahsî sorumluluğu vardır. Bu dünyadaki hayatından, rûhen ve bedenen ahirette mükâfat veya mücâzât görecektir. Bu fikir, Hinduların nirvana'ya ulaşma yolunda bir düşünce tarzıdır. Batıl bir düşüncedir. Böyle bir şeye ihtiyaç yoktur. 

Ben lâtife ediyorum, diyorum ki: Allah-u Teâlâ Hazretleri ruh sıkıntısı mı çekiyor da kullanılmış ruhları tekrar tekrar kullanıyor?.. Böyle şey olur mu yâni?.. Kullanılmış bir ruh, öbür tarafa göçmüş; onu tekrar bu tarafta kullan... Ancak böyle şaka ederek reddediyorum. 

SORU: Tasavvufu Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî ideolojisi olarak kabul edebilir miyiz?.. 

CEVAP: Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî ideolojisi yoktu. Serbestti esas itibariyle, demokratikti. Hürriyete önem veren bir yapısı vardı. Osmanlı kültürünün yapısı öyleydi. Ama, ekseriyet mutasavvıftı. Padişahlar, vezirler, münevverler ekseriyet tasavvuf erbâbıydı. Başkalarına da hayat hakkı, yaşama hakkı vardı. 

SORU: Dervişlerin Kurtuluş Savaşı'ndaki etkileri hakkında ne söyleyebilirsiniz? 

CEVAP: Hem Kurtuluş Savaşı'nda, hem başka bütün cihadlarda, işi canı fedâ etmeğe, malı vermeğe kadar gelmiş gördüğünüz zaman, ortada dâimâ mutasavvıfları görürsünüz. Çünkü fedâkârdır, Allah için ölmeğe râzıdır. 

Bugün Bosna-Hersek'te de öyledir. Benim temas halinde olduğum gruplar Kadirîdir, Nakşîdir, tekke erbabıdır. Orda ayrı bir müslüman tugay kurmuşlardır. Geçen gün gazete yazıyordu; Sıplar'ın da en çok kortuğu insanlar onlardır. Çünkü, ölümden korkmazlar. 

Şeyh Şâmil Kafkasya'da çok meşhur; mücadelesini biliyorsunuz. İdris Sunûsî Hazretleri'nin Libya'da İtalyanlarla mücadelesini biliyorsunuz. Sudan'daki o erbâb-ı tarikatın mücadelesini biliyorsunuz. Sonra kitaplara geçti, "Sûfi ve Komiser" diye; Orta Asya'da İslâm'ın korunmasında, benliğin korunmasında ve Rus tesirlerinin azaltılmasında tarikatların rolünü biliyorsunuz. 

Afrika'ya İslâm'ın yayılışındaki etkisini biliyorsunuz. Bugün Amerika'ya Avrupa'ya İslâm'ın yayılmasındaki tesirini görüyorsunuz. Yâni, çok büyük etkisi var... 

SORU: Türkiye Cumhuriyeti, Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerinde tasavvufu birleştirici unsur olarak kullanabilir mi?.. 

CEVAP: Zâten mecbur... Kültürün bir unsuru olduğu için mecburdur. İster istemez öyle oluyor. Onların Orta Asya'da bildikleri bir tek şey var, Ahmed Yesevî Hazretleri var... Muazzam bir muhabbet besliyorlar. Biz de besliyoruz. Onun için Ahmed Yesevî Yılı ilân etmişiz. 

Yunus Emre günleri dolayısıyla, dün Eskişehir'e Özbekistan'dan yetkili bazı şahıslar gelip, Yunus Emre'nin ordaki etkilerini kendi dilleriyle anlatacaklardı. 

Mutlaka büyük faydası vardır. 

SORU: "Tasavvuf insanın rûhî ihtiyacını karşılıyor." dediniz. Bu ihtiyaç nereden kaynaklanıyor? Nasıl bir ihtiyaçtır, neye karşı bir ihtiyaçtır; açıklar mısınız? 

CEVAP: İnsan maddî bakımdan ne kadar tatmin olsa, rûhî bir takım şüpheleri, endişeleri, düşünceleri, fikirleri, korkuları kalıyor ortada... Acaba benim ahiretim ne olacak?.. Acaba Allah beni seviyor mu?.. Acaba Allah benden râzı mı, hoşnut mu?.. İşte bu rûhî soruların cevaplarının verilmesi, insanı tatmin edecek bir takım çalışmaların yapılması gerekiyor. 


Tüm MAKALELER