KADİRİ TARİKATI VE USÜLLERİ
KADİRİ TARİKATI VE USÜLLERİ - Canibim.Com

                        Kadiri Tarikatı
  
     Abdulkadir-i Geylani, dini öğrenimini Bağdat'da gördü. Hayr Muhammed b.   Müslim ed-Debbas vasıtasıyla tasavvufa yöneldi. 521 (1127) de ders   okutup talebe yetiştirmeye başladı. Müderris olması ve vaiz olması   görüşlerinin yayılmasında etkili olmuştur. Kadiriliğin bu kadar yaygın   olmasının sebeplerinden biri de Abdulkadir-i Geylani'nin çok sayıda   çocuğunun ve torununun olmasıdır. Ailece atalarının ilmine ve manevi   mirasına sahip çıkıp yaymışlardır. 
  Kurucusunun ölümünden   Moğolların Bağdatı işgal ettiği 1258 yılına kadar kuruluş dönemini   tamamlayan ve daha bu dönemde kollara ayrılmaya başlayan Kadiriyye, bu   olayın ardından aile mensuplarının şehri terkedip İslam dünyasının   çeşitli bölgelerine göç etmesiyle büyük gelişme göstermiş ve birçok kola   ayrılmıştır. Kaynaklarda Kadiriyye kolu olarak tanıtılan tarikatler 46   tanedir.
  
  Anadolu'da Kadirilik  
  Kâdirilik; Eşrefoğlu Rumî   tarafından Anadolu'ya geldiği bilinsede; bilâkis; Seyyid Abdulkâdir   Geylânî [KS]'nin 79 hâlifesinden olan Seyyid Muhammed el-Kâdirî   tarafından gelmiştir. Seyyid Muhammed Efendi; XII. yy'da Bağdad'da iken;   Moğollar'ın istilâsından kaçarak Kayseri'ye kaçmış ve irşâdını orda   sürdür

 

  470 (1077) de Gilan'da doğanmüştür. Seyyid Muhammed Hâlife'nin; kurduğu bu şûbe'de   "Muhammedîyye" olarak isim kazanmıştır. Daha sonra Kayseri'de; Omuz-ıu   Güçlü gibi şeyhler yetişmiştir. Muhammedîler; Kayserî, İstanbul, Ankara   gibi illerde hâlâ etkindir..
  
  Anadoluya XV. yy da Hacı   Bayram-ı Veli'nin müridi iken onun emriyle Hama'ya gidip Abdulkadir-i   Geylani'nin soyundan Hüseyin el-Hamevi'den hilafet alan Eşrefoğlu Rumi   getirmiştir. Kadiriye'nin Eşrefiyye kolunun piri olan Eşrefoğlu Rumi'nin   kurduğu tarikat geniş bir alana yayılmayıp İznik-Bursa çevresiyle   sınırlı kalmıştır. Kadiriyye XVII.yy da tarikatın Rumiyye kolunun   kurucusu İsmail Rumi'nin faaliyetleri sonucu başta İstanbul olmak üzre   Anadolu ve Balkanlarda yaygınlık kazanmıştır. İsmail Rumi'nin Tophanede   kurduğu Tekke diğer bölgelerde açılan Kadiri tekkelerinin merkezidir.
  
  Güneydoğu Anadolu ve Doğu   Anadoluda kurulduğu XVIII.yy dan beri yaygın olan Kadiriyye,   Abdulkadir-i Geylani soyundan gelen Berzenci ve Sadat-ı Nehri gibi   Suriye'li ve Kuzey Irak'lı şeyh aileleri tarafından temsil edilmiştir.   Aynı bölgeden olup tarikatın Halisiyye kolunu kuran Ziyaeddin   Abdurrahman Halis et-Talibani'nin Sivas'a gönderdiği halifesi Mur-i Ali   Baba (Mor Ali Baba) ve diğer halifeleri vasıtasıyla Halisiyye Anadolu'da   ve İstanbul'da yayılmıştır.
  
  Silsile
  
  Kâdirîye icâzet-nâmelerinde tarikatın silsilesinin Hz. Ali'ye iki şekilde   ulaştığı görülmektedir. 'Abd el-Kâdir-i Geylânî ve Ebû Saîd   el-Muharrimî'den başlayıp M'arûf-ı Kerhî'ye kadar her iki silsiledeki   isimler müşterektir. M'arûf-ı Kerhî'den geriye doğru silsile İmâm Ali   er-Rızâ ve diğer Ehl-i Beyt İmâmlarıyla ve Davud et-Tâî, Habib el-Acemî   Hasan-ı Basrî yoluyla Hz. Ali'ye ulaşır. Bu silsilelerden ilkine "silsile-i zeheb", ikincisine "silsile-i müzehheb"denir.
  
  Tarikatın Öğretisi
  
  Tarikatın öğretisi Abdulkadir Geylani'nin "el-Gunye Li't-Talibî Tariki'l-HakFütühu'l-Ğayb ve el Fethu'r-Rabbani   adlı eserlerindeki görüşlere dayanmaktadır. Abdulkadir Geylani   vasiyetinde oğluna söyledikleri bu eserlerin özeti olması bakımından   önemlidir.
  Oğluna dinin emir ve   yasaklarına titizlikle uymasını, takva sahibi olmasını ögütledikden   sonra tarikatının Kitap ve Sünnet üzerine kurulduğunu; gönül huzuru   cömertlik, bol sadaka verme, her türlü zorluğa katlanma, ihvanın   sıkıntılarına yardımcı olmanın tarikatın esasları olduğunu söyler. Daha   sonra tasavvufun sekiz özelliği olduğunu belirterek bunları sehe, rıza,   sabır, işaret, gurbet, yünlü giymek, seyahat ve fakr olarak sıralar ve   bunların herbirinin bir peygambere ait özellikler olduğunu belirtir.   Kadiriyye'nin beş temel kuralı vardır:
  Himmeti yüceltmek,
  Haramdan sakınmak,
  Hizmeti güzelleştirmek,
  Azmi arttırmak,
  Nimete saygı göstermek.   Himettini yükseltenin derecesi yükselir. Haramdan sakınanı Allâh  korur.   Hizmeti güzelleştirenin keramet sahibi olması gerekir. Azmini artıranın   hidayeti sürekli olur. Nimete saygı gösteren ona şükreder, şükredenin de   nimeti artar.
  
  Başka bir kaynakta ise, Abdulkadir Geylani nefislerini olgunlaştırmak isteyenlerin uyması gereken 10 kuralı şöyle açıklar:

  • Yalandan kaçınmak.
  • Sözünde durmamaktan kaçınmak,
  • Kendine zulmedilse de insanlara beddua etmekten sakınmak,
  • Ehl-i den bir kimseyi şirk, küfür ve nifak ile asla suçlamamak,
  • Kalpten veya dıştan günah işlememek, haramdan korunmak ve bütün uzuvları günahtan alıkoymak,
  • Az ve çok kendine lazım olan yiyeceği insanlara yüklemekten kaçınmak,
  • İnsanlara tama etmeyip, insanların elinde bulunan şeyin onlarda olmasını istememek,
  • Alçak gönüllü olmak,
  • İster doğru ister yalan, ister kasten ister yanlışlıkla Allâh ü Teala'ya and vermemek.

Seyr-ü Sülük
  
  Kadiriyye tarikatında seyr-ü   sülük bütün tarikatkarda olduğu gibi Allâh 'ın yedi isminin (esma-i   seb'a) zikredilmesiyle gerçekleştirilir. Lâ İlahe İllallah, Allâh , Hû,   Hayy, Vahid, Âziz, Vedüd isimlerine usul esması; Hak, Kahhar, Kayyum,   Vehhab, Müheymin isimlerine für-ü esması denir. Usul isimlerinden her   biri nefsin yedi mertebesinden (Emmare, Levvame, Mülhime, Mütmainne,   Raziye, Marziyye, Kamile) birine karşılık olarak belli sayıda   zikredilir. Nefsin her mertebesinin ismi (zikri), seyri, alemi, mahalli,   hali, varidi ve nuru vardır.
  
  Mesela   nefs-i emmare mertebesindeki bir salikin zikri kelime-i tevhid, seyri   illallah, alemi şahadet, mahalli sadr, hali meyil, varidi şeriat, nuru   mavi; nefsi levvamedeki salikin zikri Allâh , seyri illallah, alemi berzah, mahalli kalp, hali muhabbet, varidi tarikat, nuru sarıdır.
  
  Salik ancak bir mürşidin   gözetiminde bir mertebedeki seyrini tamamlayıp onun izniyle diğer   mertebeye geçebilir. İstidat ve kabiliyetine göre bütün mertebeleri aşıp   nefs-i kamile makamına ulaşabilir veya belli bir mertebeyi aşamayıp   orda kalabilir.
  
  Lâ İlahe İllallah, Allâh ,   Hû, Hak, Hayy, Kayyum ve Kahhar isimlerine de makamet esması denir. Bu   isimlerde nefis mertebelerinden herbirine karşılık gelir. Salik hangi   mertebede ise o mertebeye ait ismi iki rek'at namaz kıldıkdan sonra   belli sayıda zikreder. Emmarenin ismi olan kelime-i tevhid 70.000,   levvamenin iami Allâh  60.000, mülhimrnin ismi hü 50.000, mutmainnenin   ismi hak 40.000, raziye ismi hay 30.000, marziyyenin ismi kayyüm 20.000,   kamilenin ismi kahhar 10.000 adet zikredilir. Bazı Kadiri meşayihi dervişlerine makamet esmasını usul esması olarak verir ve usul esması sayısınca zikredilir.
  
  Halvet
  
  Mısır'da, Türkiye'de ve   Hindistan'da yayınlanmış, Abdulkadir Geylani'nin tavsiyesi üzerine   yazılmış olması muhtemel risalelerde, halvete çekilmek isteyen kişinin   gündüz oruç tutmaya, gece de uyumayıp ibadet etmeye devam ettiği   kayıtlıdır. Halvet 40 gün sürer. Eğer inzivaya çekilen kişiye bir hayal   görünürde: "Ben Allâh 'ım" derse, o kişinin "Hayır, bilakis sen Allâh 'tasın"   diye cevap vermesi gerek. Eğer bu bir yanılmaysa kaybolacaktır;   kaybolmazda olduğu yerde durursa bu hakiki bir tecellidir. 40 gün içinde   yiyeceğin derece derece azaltılması ve son 3 gün içinde tamamen   kesilmesi lazımdır. Sonra yavaş yavaş alışılmış yemek usulüne   dönülebilir.
  
  Kadiriyye'de Zikir
  
  Zikir kollara göre farklılık gösterir. Türkiye'deki yaygın kolları Rumiyye ve Eşrefiyye'deki uygulama genel olarak şöyledir:
  
  Dervişler hilal şeklinde   halka oluşturur. Zikre oturularak (kuudi) başlanır. Şeyhin fatiha   okumasından sonra salavat getirilir ve Abdulkadir Geylani'nin Kibrit-i   Ahmer adlı evradı özel bestesiyle okunur, ardından kelime-i tevhid ve   ism-i celal zikrine başlanır. Bu sırada zakirler ilahiler okur. Kuudi   zikir bir zakirin aşr-ı şerif okumasıyla tamamlanır. Ardından ayakta   (kıyami) zikre geçilir. Kıyami zikre toplu olarak, "Cem olmuş dervişleri pirim Abdulkadir'in "sözleriyle başlayan ilahinin okunmasıyla girilir. "Hayyü'l-Kayyüm, Allâh "   esmalarıyla ahenkli bir şekilde hareket edilip dönülerek (devran) devam   edilir. Ritmik adımlarla zikir sağa döndürülür. Bu sırada zakirler   tarafından ritme uygun ilahiler okunur. Zikir töreni bir zakirin okuduğu   aşr-ı şerif ve şeyh efendinin duasıyla sona erer. Zikir sırasında   kudüm, bendir, halile, nevbe gibi vurmalı sazlar da kullanılır.
  
  Semboller
  
  Türkiye deki Kadirilerinin   alameti yeşil bir şerittir(rozet). Mürid adayı bir sene sonunda arkiya,   yani çuha bir külah getirir; müritliğe kabul edildiği takdirde, şeyh bu   külahın etrafına , ortasında mühr-i süleyman bulunan 18 dilimlik bir gül   sarar. Bu külaha Kadirilier taç derler.
  Üzerinde tarikat   sembollerinin işlendiği Kadiri tacının birkaç çeşidi vardır. Bunların en   tanınmışı kubbe kısmı yüksek ve sivri olan ve Bağdat veya Celali   müjganlısı denilen taçdır. Başa geçen lengerinde müjgan denen kürklü bir   kuşak bulunur. Rumiyye koluna ait olan taç beyaza yakın çuhadan   yapılmış olup sekiz terklidir. Tepe kısmında besmeledeki 19 harfi temsil   eden 19 tığlı ve esma-i seb'ayı temsil eden yedi renkli Kadiri gülü   bulunur. Beyaz abadan yapılan Eşrefi tacı 7 terklidir.
  
  Sufiler Buluşması 
  
  Kadiriler'in yılda toplam 19   usul buluşması var. Bunlardan biri de Mirace dir. Hz. Muhammet'in Miraç   gecesi semaya çıkıp Hakla buluşmasını simgeler. 1800 lerin sonlarında   Şeyh Galip Efendi'nin Kutbi Nai Osman Dedeye yazdırdığı Miraciye Sultan   II. Abdulhamid'e sunulmuş ve çok beğenilmiş. Miraç kandili haftasını   takip eden günlerde icra edilmesi kaydıyla okunmasına izin verilmiş.   Miraciye, 1950'den itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izni ve   gözetiminde okunmak şartıyla resmiyet kazandı. Resmen izinli bu gelenek   günümüzde de sürmektedir.
  Adet üzere sufiler buluşması   herkese açıktır. Her meşrepten insan dergaha gelebilir. Genelde   Mevlevî, Rıfaî, Halvetî, Nakşibendî ve Kadiriler katılır. Sufiler   buluşmasında; Cümle kapısından desturla girilip sağ ayakla eşik aşılır,   desturla birlikte sol ayakla dergahdan çıkılır. Makam Şeyhi geldiğinde   cümle kapısında buhurdanlıkla karşılanır, giderken buhurdanlıkla teşri   edilir(uğurlanır). Zira Cenab-ı Hakk, peygamberi böyle karşılayıp   uğurlamıştır.
  
  Dergahta buluşan Sufiler,   tekkenin üst kısmından okunan ezanla birlikte namaza durur. Ardından   'lokma' denen beş çeşit yemek yenir. Lokma bitince yatsı namazı kılınır   ve Miraciye okunmaya başlanır. İlgili bahir(bölüm) gelince bir tabakda   üç ayrı baradkta süt, şeker ve şerbet ikram edilir. Çünkü Allâh ,   peygamberi böyle karşılamıştır. Süt ilim ve temizliği; şerbet tatlı,   mutlu hayatı; şeker ise hayatı renklendiren şeyleri simgeler.
  
  Sonra Kadiri Sancağı önünde   ve Abdülkadir Geylani'yi simgeleyen Baazü'l Eşheb (koruyucu şahin)   simgesinin altında zikrullah başlar. Mevlevi semazeni, Şeyhinin   huzurunda zikrullahın içinde bir zikir çıkartır. Kıyama kalkıldığında   makam şeyhi mevcut en kıdemli diğer tarikat şeyhine "eyvallah" diyerek   deveran meydanını gösterir. Şeyh tempoya uyarak meydan zikrini sürdürür.   Bir müddet sonra eller göğüste boyun kırıp zikrin seyrini makam şeyhine   devreder. Kıyam'da deveran usuldür. Zikrin içindedir, bayram ve kandil   haftalarında yapılır. Daha sonra bütün yarenler elele tutuşup halka   halinde döner. Ruh birliği ve dayanışmayı simgeler bu. Usul kırk dakika   bir saat sürebilir, sonra dua edilip, çay içilir. İşi olan gider,   kalanlar sohbet eder.
  
  1 Himmet : Çalışma, emek, gayret.
  2 Varid : Olabileceği akla gelen.
  3 Sadr : Göğüs, sine.
  4 Meşayih : Şeyh
  5 Evrad : Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dualar ve Kur'an ayetleri.
  6 Müştemilat : Eklentiler.                                      
     
         






 

Tüm MAKALELER